17. Hukuk Dairesi 2015/6644 E. , 2018/7 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

17. Hukuk Dairesi 2015/6644 E. , 2018/7 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı .... vekili ve davalı .... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 25.11.2004 günü davalıların maliki, sürücüsü ve zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortacısı oldukları aracın davacı yayaya çarpması şeklinde gerçekleşen kazada davacının geçici işgöremezlik ve sürekli maluliyete uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili; 31/12/2012 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 30.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı .... vekili; davalı şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu ve iş gücü kaybına dayalı iddiaların tıbbi raporlarla kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili; aracın maliki olarak trafik kaydında davalı görünmekte ise de davalının aracını kaza tarihinden önce diğer davalı ...'e 01/10/2004 tarihli oto satış sözleşmesi ile sattığını ve davalının bu kazadan dolayı sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ...; duruşmada, aracı harici sözleşme ile davalı ...'dan kaza tarihinden önce satın aldığını belirterek hakkında açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalı ... hakkında açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumet yönünden reddine, diğer davalılar hakkında açılan maddi tazminat davasının kabulü ile 30.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline, bu miktarın 5.000,00 TL'si için kaza tarihinden itibaren, 25.000,00 TL'si için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davalı ... şirketinin poliçe teminatı ile sınırlı olarak sorumlu tutulmasına ve ayrıca sigorta şirketi için hükmedilen 5.000,00 TL yönünden dava tarihinden itibaren, kalan kısım için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine; davalı ... şirketi için açılan manevi tazminat davasının reddine, davalı ... hakkında açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 7.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ...'ten tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle, oluşa uygun olarak düzenlenen kesinleşmiş ceza dosyasında hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının benimsenmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, maddi tazminata ilişkin hesaplamanın (4) nolu bent dışında hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve manevi tazminatın takdirinde B.K.nun 47. maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davacı vekilinin 2 nolu bent dışında, davalı ...Ş. Vekilinin 3 nolu bent dışında, davalı ... vekilinin 4 nolu bent dışında yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucunda oluşan cismani zarardan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK'nın hükümlerine göre, trafik kaydı 'işleteni' kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3.kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur.
Aynı Yasa'nın 3. maddesinde, 'İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere İşlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.' şeklinde tanımlanmıştır.
Aynı Kanun'un 85. maddesinde ise, 'Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.' hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 20/d bendinde ise, motorlu araçların satış ve devirlerinin trafik tescil müdürlüklerinde veya noterliklerde yapılacağı öngörülmekte olup, ancak böyle bir satış ve devir işleminin araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişli olduğu açıklanmıştır. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir.
Somut olayda davalı ..., aracı 01.10.2004 tarihli adi yazılı satış sözleşmesi ile dava dışı ...'e sattığını ve teslim ettiğini beyan etmiş, aracın 25.11.2004 kaza tarihinden önce satışına ilişkin resmi bir belge ibraz edememiştir. Dosya içerisinde mevcut resmi belgelerden kaza tarihinden sonra 27.12.2004 tarihli noter satış senedinin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yapılan yargılama sonunda mahkemece aracın olay tarihinden önce harici sözleşme ile davalı ...'e satılarak devredildiği, ...'in tasarrufunda iken kazanın meydana geldiği, araç işleteninin davalı ... olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalı ... hakkında açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece, kaza tarihinden önce aracın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesinde öngörülen biçimde devrini gerçekleştirmeyen kaza tarihinde kayden malik görülen araç sahibi davalı ... hakkında, araç sürücüsünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı gözetilerek sorumluluğunun bulunduğunu kabul etmek gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması isabetli değildir.
3- 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde 'Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.' denilmektedir. Aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, 'Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.' hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; davaya konu trafik kazası 25.11.2004 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacının 3 ay işten güçten geri kalacak ve %5.1 oranında sürekli malul kalacak şekilde yaralandığı olayda ceza zamanaşımı süresi 765 Sayılı TCK'nın 459/2. ve 102/4. maddelerine göre 5 yıldır. Olayda gelişen durum bulunmayıp, dosya kapsamında alınan hesap bilirkişi raporu uyarınca davacı vekili tarafından dava 31.12.2012 tarihinde ıslah edilmiş, davalı ...Ş. vekili süresi içerisinde ıslah zamanaşımı itirazında bulunmuştur. 5 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmuş olmasına göre, kısmi dava ıslah zamanaşımına uğramış olmaktadır. O halde mahkemece davada ıslah edilen kısım yönünden davalı .... vekilinin ıslah zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru değildir.
4-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının ve tazminatın miktarının doğru biçimde belirlenmesi açısından, zarar görenin kaza anındaki gerçek gelir durumunun saptanması büyük önem taşımaktadır.
Dava dilekçesinde davacının mesleğinin inşaat kalfalığı olduğu belirtilmiş, davacı tarafça dosyaya yapı kalfalığı sertifikası ve bu işleri yaptığına dair kartvizit sunulmuştur. Hükme esas alınan 18.09.2014 tarihli aktüerya raporunda, dosyaya kazandırılan Teknik Elemanlar Derneği ... İl Başkanlığı'nın 04.05.2009 tarihli '25.11.2004 tarihinde kalfa olarak çalışan bir kişinin aylık net kazancının bir ayda 24 gün çalışacağı varsayılarak 1.182,80 TL civannda olacağı' şeklindeki cevap yazısı esas alınarak asgari ücretin 3,72 katı üzerinden hesaplama yapılmıştır.
Mahkemece SGK'dan ya da davacının çalıştığı işyeri varsa gelire ilişkin herhangi bir belge veyahut vergi kaydı vb. getirtilmiştir. Davacının gelirinin tespitinde sadece meslek odası tarafından beyan edilen gelir hükme esas alınmıştır.
Bu yönüyle, mahkemenin benimsediği rapor, hükme esas almaya elverişli değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
O halde, yapı kalfası olduğu belirtilen davacının kazadan önce ne kadar gelir elde ettiğinin tespiti için mahkemece, öncelikle davacı tarafın iddia ettiği biçimde yapı kalfası olarak çalışması halinde bir işverenin yanında sigortalı olarak mı yoksa vergi mükellefi olarak kendi nam ve hesabına mı faaliyet gösterdiği araştırılarak, varsa SGK ve çalıştığı işyerinden gelirine ilişkin belgelerin getirtilmesi, kendi hesabına çalışıyorsa vergi kayıtları, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından mesleğine göre yılın tamamında çalışıp çalışamayacağı ve davacı emsalindeki yapı kalfası bir kişinin sürekli iş bulup bulamayacağı hususlarının sorulması, gerektiğinde bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının gerçek gelirinin tespiti ile sonucuna göre hesaplama yapılması gerekirken yetersiz araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

5-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, davalı .... vekilinin ve davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı .... Vekilinin, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ... ve ...'e geri verilmesine, 15.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön